Her şey çoğu zaman evin içinde başlar. Kız çocuklarına “Sen yardım et, abine gerek yok” denilen sofralarda, kadınların sözünün “ayıp” diye yarım bırakıldığı odalarda, sessizliğin de öğretildiği evlerde büyüdük. Sessizliği, uyumlu olmayı, idare etmeyi öğrendik. Ama büyüdükçe fark ettik ki dışarısı da çok farklı değildi. Okulda, işte, sokakta; her yerde aynı hikâyenin farklı yüzleriyle karşılaştık. Bir şekilde “ikincil” olmamız bekleniyordu. Sanki görünmez bir el sürekli yerimizi hatırlatıyordu: Biraz geride dur, biraz sessiz ol, biraz az iste…
Biz kadınlar, bu sessizliği ilmek ilmek sökmeye başladık. Kimi zaman ofiste sesimiz kesildiğinde, kimi zaman evde emeğimiz yok sayıldığında, birbirimizin hikâyelerinde kendimizi bulduk. Ve anladık ki dayanışma bir kelime değil bir direniş biçimi, bir yaşama tutunma yoluydu.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü bizim için yalnızca şiddete karşı bir haykırış değil; bize biçilen “ikincil cins” rolüne itirazın da sembolüdür. Çünkü şiddet yalnızca fiziksel değildir. Bir kadının sözünü değersizleştiren bakış da, onun emeğini görünmez kılan sistem de, sesini duymayan toplum da aynı kökten beslenir: patriyarkadan, yani erkek egemen sistemden.
Bizler ofislerde, fabrikalarda, evlerde, sokaklarda çalışan, düşünen ve direnen kadınlarız. Her birimizin hikâyesi farklı ama özümüz ortaktır: Görünmez kalmak istemiyoruz. Eşit, özgür ve onurlu bir yaşam istiyoruz.
Kız kardeşlik işte tam burada filizleniyor. Birimizin sesi titrediğinde diğeri onun yerine konuşuyor, birimiz yorulduğunda öteki el uzatıyor. Birimizin hikâyesi susturulmak istendiğinde hep birlikte anlatıyoruz. Sessiz kalmak zorunda bırakılan kadınlar için çığlık atıyoruz.
Aynı hikâyenin farklı sayfalarında yer alıyoruz ama aynı cümleyle bitiriyoruz: Yalnız değiliz. Biz birbirimize bakınca güç bulan kadınlarız. Birbirimizin aynasında var oluyoruz. Ailede başlayan eşitsizliğe ve toplumda yeniden üretilen ikinciliğe karşı birbirimizin omzuna yaslanarak büyüyoruz.
Bu 25 Kasım’da yeniden hatırlıyoruz: Hiçbir kadın, hiçbir lgbti+ yalnız yürümeyecek ve hiçbir kadın, hiçbir lgbti+ yalnız değildir.
Umutsuzluğa kapılırsan 8 Martlardaki, 25 Kasım Gece Yürüyüşü’ndeki, Onur Haftası’ndaki her türlü engellemelere rağmen meydanlara çıktığımız günleri ve o kalabalığımızı hatırla!
