Bir yıl önce 16 Eylül’de İran’da Mahsa Jina Amini başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle “ahlak polisi” tarafından gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetti. Mahsa Jina’nın katledilmesi üzerine sadece kadınlar değil öğrenciler, lgbti+lar, işçiler, tüm İran halkları sokağa döküldü. Aylarca süren ve tüm ülkeye yayılan isyan dalgası molla rejimi karşıtı bir niteliğe büründü. Diktatörlüğe karşı işyerleri grevlerle, sokaklar protestolarla doldu taştı.
Bugün ayaklanma aynı kitlesellikte sürmese de protestolar devam ediyor. Buna karşılık rejim de baskının dozunu artırıyor. Cezaevleri mücadeleci kadın ve lgbti+larla doldurulmaya devam ediyor. Başörtüsü zorunluluğuna uymayan kadınların toplumsal hayatta var olmaları zorlaştırılıyor, başörtüsüz kadınların çalıştığı işyerlerine baskınlar yapılıyor. Aralarında Nilüfer Hamedi’nin de olduğu, Mahsa Jina’nın katledilmesinin haberini yapan 30 gazeteci hâlâ tutuklu. Tek kişilik hücrelerde tutulan Cilve Cevahiri ve Füruğ Samiyaniya ve daha pek çoğunun durumu hakkında haber alınamıyor. Yakın zamanda gündeme gelen yeni yasa tasarısıyla, başörtüsü zorunluluğuna uymayan kadınlara verilen cezaların ağırlaştırılması hedefleniyor.
Ancak bugün ayaklanma kitleselliğini yitirmiş ve geri çekilmiş gibi görünse de İran halkının mücadeleyi bıraktığı söylenemez. Unutmamak gerekir ki İran’da rejim karşıtı eylemler Jina ayaklanmasıyla başlamadı. İran halkı on yıllardır zaten mücadele veriyordu ve Mahsa Jina’nın katledilmesiyle mücadele yeni ve farklı bir boyut kazanmıştı. Ancak rejimin tutuklama, işkence ve idam gibi kanlı sindirme politikaları sonucunda bir geri çekilme yaşandı. Buna rağmen mücadele ve talepler hâlâ hayatta. İranlı kadınlar İslam Cumhuriyeti’ne karşı mücadele etmekten vazgeçmiyor, başörtülerini çıkararak rejime meydan okumaya devam ediyor. Kadın, işçi ve öğrenci eylemleri sürüyor. Ayaklanma sırasında gördüğümüz yerel komiteleri kurmak ve bunları birleştirmek için çabalayan; şeriatçı, patriyarkal ve kapitalist İslam Cumhuriyeti’nin ilgasının örgütlü, birleşik ve sürekli mücadeleden geçtiğini savunan gruplar hâlâ var. Dahası, molla rejiminin bu süreçten hiç yara almadan, sarsılmadan çıkmadığı da söylenemez. Rejim yeni kitlesel eylemlerin tetiklenmesinden korkuyor olacak ki Amini’nin ölüm yıldönümünün bir gün öncesinden ailesinin evinin etrafını kuşatıp mezarının olduğu Sakız kentine girişleri engellemeye başladı.
Tek Adam rejiminin kadın düşmanı ve muhafazakâr baskılarını sürdürdüğü, “kutsal aile” dayatmasıyla kadınları ve lgbti+ları yok saydığı, kadın ve lgbti+ mücadelelerini kriminalize ettiği, yeni anayasanın konuşulduğu ve haklarımızın tartışmaya açıldığı bugünlerde, İranlı kadınlarla mücadelemizin ortak olduğunu ve enternasyonal dayanışmanın önemini hatırlatıyoruz. Mahsa Jina Amini’yi unutmadık, katledilen kadınları unutmadık. İran’da, Türkiye’de ve her yerde kadınlar özgür, eşit ve adil bir hayata kavuşana kadar Kadın, Yaşam, Özgürlük! Jin, Jiyan, Azadi! Zan, Zendegi, Azadi!