Kadınların yaşam hakkı her gün en hukuksuz ve en insanlık dışı şekilde ihlal edilmeye devam ediyor. Kadınlar kocaları, boşanma aşamasında olduğu kocaları, namus kisvesi altında erkek kardeşleri, babaları tarafından yani hane içindeki erkeklerin şiddetine maruz kalıyor ve öldürülüyorlar veya intihara sürükleniyorlar. AKP hükümeti ve düzen muhalefeti ise bu duruma göz yumuyor. Kadın cinayetlerinin önlenmesi, şüpheli ölümlerin faillerinin örtbas edilmeden yargılanması, kadınların en temel hakkı olan yaşam hakkından endişe etmeksizin yaşayabilmeleri için yapılması gereken yasal düzenlemeleri kimse konuşmuyor, mevcut yasal düzenlemelerin zamanında uygulanması için ilgili mercileri kimse denetlemiyor. Uzaklaştırma talebinde bulunan kadın, lehine verilen uzaklaştırma kararını tebliğ alamadan, şikâyetçi olduğu erkek tarafından öldürülüyor. Günümüzde uzaklaştırma kararları adli kolluk tarafından iş yoğunluğu bahane edilerek şiddet uygulayan erkeğe tebliğ dahi edilmiyor. Maalesef kadın cinayetlerinin önlenmesi caydırıcı yasaların getirilmesi ile de önlenebilecek boyutta değil, zira erkeğin şiddeti karşısında kadının yaşam hakkı “3 ay yatar çıkarım” hesabı kadar değersizleştirilmiş vaziyette.
Meclise sunulan 9. yargı paketinde kadının yaşam hakkını temel alan, kadın cinayetlerinin önlenmesine dair herhangi bir düzenleme dahi bulunmuyor. Tek Adam rejimi, kadınları ve lgbti+ları sindirerek erkek egemen toplum anlayışını sürdürmeyi amaçlamaktan ve bu düşünceyi topluma dayatmaktan başka hiçbir şey yapmıyor. Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddet mağdurlarının korunması ve faillerin kovuşturulması, cezasızlığın önlenmesi konusunda kadınları ve lgbti+ları koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden, Sözleşmenin Türkiye’nin toplum ve aile yapısına uymadığı gerekçesiyle ayrılan bir düzenden bahsediyoruz. Kadının evine ve kocasına bakan, erkeğin ise ailenin reisi konumunda olduğu aile yapısını destekleyen mevcut rejim, bu yapıya karşı her türlü düşünceyi cezalandırmayı, yok etmeyi, sindirmeyi amaçlıyor. Buna karşılık, kadın cinayetlerine dair veriler devlet tarafından tam ve eksiksiz şekilde tutulması gerekirken ve bu veriler şeffaf bir şekilde kamuoyuna açıklanması gerekirken günden güne şüpheli kadın cinayeti sayısı artıyor, failler bulunamıyor, soruşturmalar kapatılıyor.
Onur ayını geride bıraktık. Lgbti+ haklarının savunulması ve mücadelesinin kutlanması adına yürüyüşler düzenlenen bu dönem de Tek Adam rejiminin engelleme girişimleri, gözaltılar ve fiziksel şiddetle dolu geçti. Kadınlara ve lubunyalara yönelik baskıcı ve şiddet yanlısı rejimden güç alan erkekler, gövde gösterisi niteliğindeki fiziksel şiddeti kendisine hak görüyor. Çünkü rejim, Türkiye’nin “aile ve toplum yapısı”nı tanımladı bile.
Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin önlenmesi ancak İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un etkin bir şekilde uygulanması ile mümkündür. Bununla birlikte cezasızlığın sona ermesi, faillere verilen cezaların artırılması, artırılan cezaların caydırıcı nitelikte olması için infaz yasasının düzenlenmesi, soruşturmaların etkin, hızlı ve tarafsız yürütülmesi, kadınların 6284 sayılı Kanun uyarınca talep ettiği uzaklaştırma gibi koruyucu tedbirlerin hızlı bir şekilde uygulanması ve bununla ilgili mercilerin denetlenmesi, nitelikli ve donanımlı sığınma evlerinin artırılması, kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran yayınların yasaklanması gibi acil taleplerin yerine getirilmesi ile mümkündür!