Çocuk yaşta evliliklere karşı çıkmak, belgesiz kişiler için mücadele etmek, anadilinde okuryazarlığı desteklemek ve kültürel mirası korumak için uzun zamandır faaliyet yürüten ve Sistan ve Belucistan’ın dört bir yanından bir araya gelen kadın kolektifi Dasgoharan’ın İsrail’in İran’a açtığı savaşa dair açıklamasını okurlarımızla paylaşıyoruz.
Çeviri: Kadın Dayanışması
Bu açıklama ne uluslararası örgütlere ne de İran halkının sömürgecileri ve kan emicilerinden mevziler ele geçirme planlarıyla sahte muhalefetle yaşanacak gelecekteki çatışmalara yönelik bir çağrıdır. İşgalci İsrail hükümeti bir bölgeye saldırdığında, her kırmızı çizginin aşıldığını ve her uluslararası hukukun ihlal edildiğini biliyoruz. Hamas’ın insan kalkanı kullandığı propagandasıyla dünyanın gözü önünde on binlerce Filistinlinin kanını dökenlerin, tekrarlanan saldırılarla hastaneleri, okulları ve sivil merkezleri hedef alacağını göreceğiz.
Dolayısıyla, bu durumda bir bildiri yazmıyoruz. Okuduğunuz bu satırlar, kader yoldaşlarımıza ve Filistin’den Afganistan’a, Pakistan’tan Sudan’a, Irak’tan Libya’ya ve sömürgecilik, sömürü ve işgal altındaki diğer uluslara hitaben yazılmış bir sesleniştir. Tahran’dan Tebriz’e, Meşhed’den İsfahan’a kadar İran’ın her bir parçasının İsrail terör rejimi tarafından hedef alındığı ve altyapının tahrip edildiği bugünlerde, insan hakları ve barış “aktivistlerinin” utanmaz tavırlarını eleştirme fırsatına sahip değiliz. Barınacak yer bulamayan insanlar, İsrail’in durdurulamaz ölüm makinesi karşısında evlerini ve hayatlarını belirsiz bir süre için terk etmek zorunda kalıyorlar. Ruhlar ve bedenler yaralanıyor, çocuklar korkuyor, savunma ve roketlerin sesleri şehirlerin yeni normali haline geliyor. Bu şartlar altında, İran’a yapılan saldırıya hangi isim verilirse verilsin bu saldırıyı kınıyoruz, o kadar. Bu kınama tek bir kelime dahi niteleme içermiyor.
Emperyalist saldırganlığın, işgalin ve müdahalenin Beluc halkının yaşamı üzerinde yadsınamaz etkileri olan Pakistan ve Afganistan’daki ilerici halk mücadelelerini nasıl domine ettiğini biliyoruz. Son yirmi yılda Ortadoğu’da yaşanan ve hepsi de “önleyici saldırı” söylemiyle başlayan savaşlar yağma, yıkım, topluluklar arasında düşmanlık, yoksulluk ve sefaletten başka bir şey getirmedi. “İnsani müdahale” adına yapılanlar yüzünden bölge halkı hayatta kalma ve geçim mücadelesi içine düştü; özgürlük ve eşitlik hayallerinin yeniden canlanması için on yıllar boyunca mücadele etmek zorunda kaldılar.
Sömürgeciliğe direnmek, yaşam için mücadele etmek ve ifade özgürlüğü, kendi kaderini tayin hakkı, sosyal adalet, özgürlük ve eşitlik hedeflerine ulaşmak isteyen bir zihin, bunu kendi halk mücadeleleri ve özörgütleri aracılığıyla başaracaktır. Soykırımı kolaylaştıran, finanse eden ve ideolojik olarak destekleyen emperyalist hükümetlere yardım eli uzatmak, insanları ölüme göndermekten ve ezilen ulusların uzun zamandır devam eden hareketlerinin meyvelerini ve kazanımlarını yok etmekten başka bir sonuç doğurmaz. Faşist ve gerici güçlerin istilası için alanın her zamankinden daha açık olduğu ve halkların kanını satanların ezilen halkların ölüm ve yaşamını “tarihi bir fırsat” olarak gördüğü şu anda, mücadelelerimizin insandışılaştırılmasına ve irademizin elimizden alınmasına karşı durmalıyız.
Filistinlilerin on yıllardır bizden çok daha fazla tecrübe ettikleri ve işgal ve sömürgeciliğin karanlığına karşı gösterdikleri direniş; işgalcinin işlediği suça koşulsuz, kesin ve derhal hayır demek için mücadelemize yol gösterebilir. Nerede olursak olalım Siyonist işgal rejiminin saldırganlığını korkusuzca ve yüksek sesle kınayalım, topluluklarımızı oluşturalım ve çökmeden önce iletişim yollarımızı belirleyelim. Korkakça ve ırkçı duruşlara ve hareketlere karşı sınırlarımızı çizmenin zamanıdır artık.
Kahrolsun İsrail!
Yaşasın Filistin ve İran halklarının direnişi!
Dasgoharan