Hanımların dikkatine, fırsat eşitsizliği ayağınıza geldi! Güvencesiz iş, eşdeğer işe eşit olmayan ücret, esnek çalışma saatleri adı altında hayatlarımızın evlere hapsedilmesi… Ama tabii bütün sıkıntılarımız karşısında aldığımız 15 bin lira cep harçlığımız. Bunları daha önce de konuştuk, yeni haberler değiller. Tek Adam rejiminin biz kadınları düşünmesi üzerine 2025-2027 OVP kapsamında uygulamaya koyduğu istihdam ve ekonomi politikalarının karşılığı hepsi. Gelin biraz söylenenlere, daha sonra da gerçek hayatta neler olduğuna bakalım.
Erdoğan, Ocak 2025’te Aile Yılı kapsamında “Esnek ve uzaktan çalışma modelleriyle kadınların, ev ve iş hayatlarını rahatlatacak yeni imkânları hayata geçireceğiz,” sözleriyle boy gösterdikten sonra Yeni Nesil Çalışma Projesini duyurdu. OVP’de bizlere göz kırpan politikaların detayını bu proje kapsamında inceleme şansımız oldu. “Güvenceli esneklik” ve “iş-yaşam dengesi” odaklı bütüncül politikaları yani. DİSK-AR’ın İşsizliğin Görünümü Nisan 2025 raporunda gördük ki geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 38,2’e ulaşarak tarihi seviyeye çıkmıştı. Ekim 2025 itibarıyla ise yüzdemiz biraz daha artarak 39,2 olmuş. AKP döneminde kadın işsizliğinin arttığını ve artmakta olduğunu söyleyebiliriz. Rejimin kadınları bu çifte sömürü düzeninden çıkarmaya niyeti olmadığı gibi “aileyi güçlendiriyoruz” diyerek, aslında kadınların ekonomik bağımsızlığını sistematik biçimde zayıflatmaya çalıştığını biliyoruz ve görüyoruz.
Geçirdiğimiz 10 ayda bu düzen içerisine hapsedilmiş “esnek” çalışan bir kadının zamanı, en yüzeysel anlatımıyla nasıl geçiyordur acaba? Sabah uyandık, bir evi düzenleyiverdik, çocuğumuz ve eşimiz için kahvaltı hazırladık. Kendimizi mesaimize hazırladık, çocuğu okula gönderdik, kendimiz işe gittik ya da gitmedik ve evden çalışıyoruz ne âlâ. Bilgisayar başına oturduk, toplantılara girdik, raporları inceledik, projelerimizi yönettik, daha çok iş var ama ne oldu? Saat yaklaştı, çocuk birazdan eve dönecek. Döndü, açmış, doydu derken akşam yemeği saat geldi; eşimiz aç, yemek bekler, eve geldiğinde masa hazır olmalı! Ne yaptık? Hop işimizin arasında sabahtan koyduğumuz çamaşırları astık, çocuğa atıştırmalık hazırladık, ocağa akşam yemeğini koyduk, çocuk geldi, ödevleri var şimdi bir şey demeden yapmaya başlamaz, ödevlerine destek olduk, arkadan bir toplantı sesi geldi, ocakta yemekler yandı… Ne oldu? Biz evde verdiğimiz emeklerimizin karşılığında 15 bin TL aldık. Ne kadar üzücüdür ki sigortalı ve güvenceli işi olan bir kadın bu, çifte sömürünün nispeten tek ayağından sömürülebiliyor. Çoğu kadın, özellikle göçmen kadınlar güvencesiz, kayıtdışı, düşük ücretli ve esnek çalıştırılarak çok daha zorlayıcı şartlarda yaşam mücadelesi vermek durumunda bırakılıyor.
Kadınların gerçekliği buyken bir ümit ışığı doğdu: 2026-2028 OVP yayımlandı, hemen baktık. Açtık dosyamızı, “kadın” diye arattık, 83 sayfada yalnızca 7 kez geçtiğini gördük. İlk cümlede kendimizi, iş gücündeki artışın yüzde 49,1’ini (yani 837 bin kişiyi) kadınların oluşturduğu bir “başarı” hikâyesi içinde bulduk. Ancak OVP’nin kadınlara biçtiği rolün üretimde özne olmak değil, aileyi destekleyen yardımcı unsur olmaktan ibaret olmaya sıkıştırdığı aşikâr. Devam ettik, “kadın-erkek fırsat eşitliğini güçlendirmek ve iş-yaşam dengesini korumak amacıyla yeni nesil çalışma biçimlerine yönelik düzenlemeler devreye alınacak” gibi iddialı bir cümleyle karşılaştık. Kadınlara “yeni beceri ve yetkinlikler” kazandırılacağını gördük ama tam anlayamadık neymiş bu yenilikler? Tarım faaliyetlerine, ev ekonomisine ve düşük gelirli üretim alanlarına yönlendirme dışında somut hiçbir açıklama bulamadık. Yani istihdam değil, kadın emeğinin değersizleştirilmiş ve ucuzlaştırılmış versiyonu teklif ediliyormuş.
Peki kadınları tarıma tarlaya yöneltirsek ev içi bakım emeği ne olacak, diye düşünürken hemen ardından ekonomik ve erişilebilir bakım merkezleri sözleriyle karşılaştık. Allah allah, kreş herhalde bu bahsettiği, daha önce de kreş dendi kimileri tarafından ama kaç taneydi şimdi hatırlayamadık, hatta en son bazıları kapanmıyor muydu yoksa kapanmak değil de özel sektöre mi veriliyordu? Bir de AKP’nin açacağı kreşe de biz aslında çocuğumuzu gönderir miyiz diye düşünürken endişelerimize su serperek çocuklar için “güvenli” ortamlarda bulunmalarını teminen kültür, sanat ve spor programlarından bahsettiğini gördük. “Oh!” diyemedik buna maalesef. O kadar çok sebep var ki. İlk akla gelen sorular bu hizmetler hangi mahallelerde verilecek, kaç tane açılacak, nasıl denetlenecek ve en önemlisi bu hizmetlere kimler erişebilecek?
Görünen o ki Tek Adam rejimi, Aile Yılı kapsamında kadınları üretimde esnek, evde fedakâr, toplumda sessiz kılmak istiyor. Kadınlara hâlâ kendi tanımladığı “güvenli” alanlar içinde, aile ve sermaye arasına sıkıştırılmış esnek işgücü olarak yer açmayı tercih ediyor. Oysa biz biliyoruz ki “güvenceli esneklik” diye bir şey yoktur; bu, emek düşmanı politikaların süslü ismidir. Kadınlara güvence ancak sendikal haklarıyla, bakım emeğinin kamusallaşmasıyla, kreşlerin her mahallede zorunlu hale gelmesiyle, eşdeğer işe eşit ücretin yasal güvenceleriyle sağlanacaktır. Kadınları eve hapseden değil güçlendiren sosyal politikalar hayata geçirilmediği sürece biz aynı cümleleri kurmaya, aynı talepleri yeniden yazmaya mecbur kalacağız!