“İstiklâl’de on binler olduğumuz Onur Yürüyüşlerini, Galata Kulesi’ni, Boğaziçi Köprüsü’nü, Haliç Köprüsü’nü bayraklarımızla süslediğimiz akşamları, Hande Kader’i, Ahmet Yıldız’ı, Buse Şeker’i, Didem’i, Boğaç’ı, Efe Özyavuz’u, Zirve Soylu’yu, Aligül’ü, hayatını kaybeden tüm yol arkadaşlarımızı, trans mahpusları, işkencecileri, Gezi Parkı’nı ve direnişimizi, Gezi direnişinde kaybettiğimiz canları, erkek şiddetiyle hayatını kaybeden kadınları, devletin açlığa yoksulluğa sürüklediği milyonları, barınma kriziyle mücadele eden ve evlerinden edilen lubunyaları, Gazze ve Rojava’daki LGBTİ+’ları, Filistin’de yaşanan soykırıma ses çıkartanların Rojava’da yaptıklarını, Roboski’de kaybettiklerimizi, hapsedilen tutsak vekillerimizi, kayyum ile terbiye etmeye çalıştığınız belediyelerimizi ve üniversitelerimizi, Berkin Elvan’ı, Ceylan Önkol’u, kimsenin nedensiz göçmeyeceğini, göç etmek zorunda bırakılan mülteci, göçmen ve sürgündeki binlerce lubunyayı, deprem bölgelerinde yalnız bıraktığınız milyonlarca insanı, KHK ile bir gecede işinden ettiğiniz milyonları, LGBTİ+lara kimliği ve yöneliminden dolayı iş vermeyen patronları, seks işçiliğini meslekten saymayanları, düşman olduğunuz, ‘başıboş’ diye yaftaladığınız sokak hayvanlarını, Ortadoğu’da barış olmadan dünyada barışın olmayacağını, LGBTİ+lar özgürleşmeden özgür bir yaşam kurulamayacağını hatırlıyoruz. Hatırlıyor musun?”
32. İstanbul Onur Haftası 24-30 Haziran tarihleri arasında “Hatırlıyorum, hatırlıyor musun?” temasıyla gerçekleştirilecek. İzmir’de “Yer var mı?”, Ankara’da “Bir ay değil her ay”, Eskişehir’de “Ara sıcak” temalarıyla haziran ayının ilk yarısında bazı etkinlikler ve yürüyüşler gerçekleştirildi. Ya da gerçekleştirilmeye çalışıldı diyebiliriz. Eskişehir’de şiddetli polis saldırısı ardından 10 kişi gözaltına alındı. Kentin dört bir yanına lgbti+ları hedef gösteren duvar yazıları yazıldı. Lubunyalar “Homofobik devlet, yıkacağız elbet” diyerek, #nefreteortakolma hashtag’ini kullanarak nefret söylemleriyle mücadele ettiler. Ankara’da polis saldırısına ve ablukaya rağmen yüründü, basın açıklaması kentin farklı yerlerinde okunabildi, Bilkent ve ODTÜ’de müdahale olmadan yürüyebildiler. İstanbul, İzmir ve diğer şehirlerde neler olacağını Onur ayının devamında göreceğiz.
Rejimin lgbti+ları kriminalize etme politikası hiçbir esneme olmadan devam ediyor. 2023 genel seçim döneminde karşıt propaganda ve nefret söylemlerini devam ettiren Erdoğan, vaatlerinde derneklerin kapatılmasından ve cinsiyet değiştirme ameliyatlarının yasaklamasından bahseden YRP ve Hüdapar bu duruma somut bir örnek teşkil ediyor. Geçtiğimiz aylarda 2024-2028 yılları için yayınlanan “Onikinci Kalkınma Planı”nda lgbti+fobik söylemlere yer vermekten çekinmeyen bir rejim ile karşı karşıyayız. “Aileyi tehdit eden cinsiyet temelli sapkın ideolojiler” olarak tanımlanan lgbti+lar ile mücadele etmek için dört sene içerisinde yapılması planlanan yatırım 2 milyon TL’ye yakınken nefreti yaymak için düzenlenecek 6.500 etkinlik planı var. Heteronormatif aile değerleri üzerinden ahlakçılık yapan Erdoğan doğum oranlarındaki azalmayı da cinsiyetsizleştirme politikalarına bağlayarak, lgbti+ları bir kez daha faşizm benzetmesi ile hedef aldı. Daha önce de söylediğimiz gibi nefret söylemleri ve propagandalarını, idealize ettikleri toplum yapısını inşa etmenin yanında ekonomik kriz gibi güncel problemlerin üzerindeki odağı başka yöne çevirmenin ve ona karşı biriken öfkeyi manipüle etmenin bir yolu olarak kullanmaya devam ediyorlar.
10. İstanbul Trans Onur Haftası başladı
Uzun bir aradan sonra geçtiğimiz yıl yeniden organize edilen Trans Onur Haftası ise bu yıl 17-24 Haziran tarihleri arasından “Faili devlet!” temasıyla 10. kez gerçekleşiyor. Bu sene tema, artan devlet şiddetine dikkat çekiyor. Rejimin nefret politikalarıyla, cezasızlık uygulamaları ile körüklenen şiddetin en kritik sonuçlarından biri de translara dönük şiddet. Katledilen tüm translar için, Bayram Sokak’ta barınma hakkı ellerinden alınan trans kadınlar için, katledilen Filistin ve Rojava halkı için, kriminalize edilen tüm halklar ve canlılar için “faili devlettir” diyorlar. Her sene artan şiddet ve tehlike için mücadeleye devam ediyorlar.
Lgbti+lara yönelik ayrımcılığa, dışlamaya ve marjinalleştirmeye hayır!
- Toplumun en ezilen kesimlerinden biri olan lgbti+ların, yasalara eklenecek nefret suçu ve nefret cinayeti tanımları ile yasal koruma altına alınmalarını talep ediyoruz. Kadın ve trans cinayetleri yasalarca tanınsın. Cezasızlık politikalarına, iyi hal indirimlerine son! Kadın ve lgbti+ cinayetleri nitelikli hal sayılsın!
- Mülteci lgbti+lar da dahil olmak üzere tüm lgbti+ların çalışma, sağlık gibi kamusal haklardan eşit bir şekilde yararlanabilmelerini sağlayacak, lgbti+ları her alanda güçlendirecek politika ve düzenlemeler için bütçe ayrılsın!
- Lgbti+ların en temel vatandaşlık haklarına dahi erişiminin ne kadar kısıtlı olduğunu görüyor ve lgbti+ hareketinin yıllar boyunca haykırdığı gibi, Anayasa’nın eşitlik ile ilgili 10. maddesine “cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim” ibaresinin eklenmesini talep ediyoruz.
- Seks işçiliğine dair oldukça dar kapsamlı olan yasanın yeniden düzenlenmesi, kapsamının genişletilmesi, sektörde çalışan işçilerin güvenceli, sigortalı ve sendikalı çalışma hakkının tanınması gerekmekte. Seks işçilerinin çalışmaları için ayrılmış, güvenli alanlar belirlensin!
- Lgbti+ların istihdama eşit bir şekilde katılmalarının önünde ciddi engeller mevcut. Bu ayrımcılığı gidermek yolunda bir adım olarak işyerlerinde lgbti+ kotası politikasının benimsenmesi gerekiyor, trans+lara emek kotası uygulansın!
- Uyum sürecine girmeye karar vermek, terapi alınması, hormon takviyesi, tıbbi müdahale derken yıllar alan ve tüm bu süreçte ciddi bir yıpranma ihtimaliyle karşı karşıya kalan translara, tıbbi müdahale dönemini ve sonrasını kapsayacak şekilde ücretli izin hakkı tanınsın!
- İşyerlerinde toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelime dayalı ayrımcılığın, mobbingin ve şiddetin önüne geçmek için zorunlu eğitimler verilsin. Bu ve benzeri düzenlemeleri öngören ILO 190 Sözleşmesi imzalanıp etkin uygulansın!
Fotoğraf: Fatoş Sarıkaya / csgorselarsiv.org